28 Ekim 2009 Çarşamba

İnsanoğlunu kendi eliyle yaptığı putlara tapmak gibi son derece akıldışı bir yola iten sebep sizce ne olabilir?

İnsanoğlunu kendi eliyle yaptığı putlara tapmak gibi son derece akıldışı bir yola iten sebep sizce ne olabilir?

--------------------------------------------------------------------------------

İbadet etme ve yardım dileme insanın yaratılışında var. Çünkü insan sonsuz âciz ve muhtaç olarak yaratılmış.

Gözüne görmeyi kim lütfetmiş ise güneşe de onun ışık vermiş olacağını, midesini yaratanın bütün rızıkların da yaratıcısı olması gerektiğini, kulakta işitmeyi yaratanın hava âleminde de sesleri halk ettiğini idrak etmiş. Öte yandan, sürekli olarak sıkıntılar içinde çırpınan ve hastalıklarla, musibetlerle, felâketlerle boğuşan beşer, bütün dertleri ve ihtiyaçları için müracaat edecek bir kapıyı daima aramış. İşte bu arayış insanoğlunu bazen doğruya götürmüş, bazen da büsbütün yoldan çıkarmış.

Bir Hak elçisine kavuşan ve onun emrine giren bahtiyarlar, Allah’a iman etmenin sefasını sürmüşler; her ihtiyaçlarını ona arz ederek, her musibetten yalnız ona sığınmışlar.

Ama esefle görüyoruz ki, insanlık âleminin büyük çoğunluğu, bu vadide hatalı tercihler yapmış ve kendi yaptıkları putlara tapmaktan geri durmamışlar. Bunlar da iki gruba ayrılıyorlar. Bir kısmı kendilerini putların yaptıklarına inanacak kadar basitleşmiş, adileşmiş, bayağılaşmışlar. Putperest denilince hemen akla gelen de bu grup olmuş. Bir kısmı ise doğrudan Allah’a ibadet etme ve yine ancak ondan yardım dilemeyi akıllarına sığıştıramamışlar. Dünyevî işlerinde nice aracılara muhtaç oldukları için, Allah’a da doğrudan ibadet edemeyecekleri vehmine kapılmışlar ve putları bu vadide yardımcı ve şefaatçi edinmişler.

“Biz bunlara, sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz.” (Zümer Sûresi, 3)

Huzuruna doğrudan çıkılamayan, kendisine vasıtasız yalvarılamayan, dua edilemeyen bir Allah inancı, müntesiplerini putperest olmaya kadar götürmüş. Demek ki, Allah inancının doğru olması gerek.

“Eğer onlara, yer ve gökleri kim yarattı diye sorsanız, elbette Allah derler.” (Lokman Sûresi, 25)

Bu âyet-i kerimede muhatap, işte bu ikinci grup müşriklerdir. Allah’a inanmaları onları müşrik olmaktan kurtaramamış ve bu yanlış iman, onları Allah elçileriyle harp etmekten alıkoyamamıştır.

Bir Hıristiyan da günahları için doğrudan doğruya Allah’ın affına sığınmayıp, Hz.İsa’nın (as.) temsilcileri yahut vekilleri kabul ettiği papazlara müracaat etme ihtiyacı duyuyorsa, Cahiliye devri Araplarını bir başka şekliyle taklit ediyor demektir.



Okunma Sayısı : 3087

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder