18 Kasım 2009 Çarşamba

İstanbul saldırısı ve din tartışmaları

İstanbul`da ABD Konsolosluğu`na yönelik saldırı sonrasında ortaya çıkan değerlendirmeler, bazı konulardaki seviyemizi bir kez daha ortaya koydu.

Saldırının mahiyeti, kimi ve neyi hedeflediği, kimin kimlerle hesaplaştığı ayrıca tartışılabilir. Ancak işin can sıkıcı yanı, bu tür olayların ardından ortaya çıkan ve `din`, `dindarlık` gibi konular üzerinde ahkam kesenler.

Oysa bu coğrafyada `din`i yok sayarak ya da onu uluslararası tezgahlarda üretilen birtakım kalıplarla anlamaya çalışarak yapılanların hepsi, aynı kapıya çıkar. Onun için şu günlerde `Din bu mudur, din adına cinayet işleniyor, kendimizi sorgulayalım` diyenler, aslında Abdurrahman Yalçınkaya ile aynı yöne bakmaktadır.

AK Parti kuşku yok ki, sudan sebeplerle ve gerçekten tarih önünde büyük bir haksızlıkla kapatma davasıyla karşı karşıya kaldı. Bunun ne hukukla, ne de çokça dile getirildiği gibi bu ülkeyi korumakla ilgisi yok. Israrla ve kör bir inatla Türkiye`de `din`in rolünü inkar eden, sözüm ona onun istismar edilmesini engellemek için tavır gösteren odaklar, bir kez daha aynı yanlışı deniyorlar.

İşte bir örnek daha.

Daha önce İsmail Ağa cemaatiyle ilgili kışkırtıcı yayınlara imza atan gazete, şimdi de Suriye`den İstanbul`a gelen Şeyh Muhammed Haznevi`nin ziyaretini aynı üslupla ele alıyor.

Gazetenin bu konulardaki cehaletiyle tanınan yazarı `Atatürk Havalimanında tarikatın gövde gösterisi` başlığını atmış. Amaçları `Biz de varız ve güçlüyüz` mesajı vermekmiş!

Gel de şimdi bunlara Hazneviler kimdir, Suriye`deki konumları nedir, siyasetle, hele Türkiye`deki siyasetle niçin ilgileri olamaz diye anlat.

Nafile bir çaba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder